Öğretmen ile ilgili Hikaye Örnekleri (Kısa)

Ayşe Durmuş 290 Okuma Süresi: 4 dk Hikaye Örnekleri
Öğretmen ile ilgili Hikaye Örnekleri (Kısa)

Öğretmen ile ilgili Hikaye Örneği (1)

Ali, sınıfın en arka sırasına oturmuş, defterine çizgiler karalıyordu. Matematik dersinde tahtada kocaman rakamlar vardı ama onun gözünde hepsi bulanık ve karmaşık görünüyordu.

Öğretmeni, Zeynep Hanım, sınıfta dolaşırken Ali’nin sayfalarına göz ucuyla baktı. Rakamların arasında dağılmış küçük kuş resimleri çizdiğini fark etti.

“Ali, neden dikkatini derse vermiyorsun?” diye sordu, yumuşak bir ses tonuyla.

Ali başını eğdi, fısıldayarak cevap verdi:
“Anlamıyorum öğretmenim… ne kadar baksam da kafam karışıyor.”

Zeynep Hanım, Ali’nin yanına oturdu. Tahtadaki rakamları değil, onun defterindeki kuşları işaret etti:
“Bu kuşları çok güzel çizmişsin. Onların kanatları gibi, rakamların da bir düzeni var. İstersen birlikte uçuralım onları.”

Ali şaşkın gözlerle baktı. Öğretmeni deftere küçük adımlar çizdi ve dedi ki:
“Bak, iki adım atarsak üçe ulaşırız. Üç adım daha eklersek altıya varırız. Aslında matematik de kuşların uçuşu gibi: bir kanat çırpışından diğerine geçmek.”

Ali’nin gözleri parladı. İlk kez rakamların bir anlamı olduğunu hissetti. O gün sınıftan çıkarken yanakları kıpkırmızı olmuştu.

Koridorda arkadaşlarına heyecanla şunu söyledi:
“Öğretmenim bana rakamların da uçabildiğini öğretti!”

Zeynep Hanım uzaktan onu izledi. İçinden sessizce fısıldadı:
"Öğretmen olmak, bazen bir kalemi sessizce kanada dönüştürmektir."


Öğretmen ile ilgili Hikaye Örneği (2)

Eski bir köy okulunun duvarlarını güneş aydınlatıyordu. Tahta sıralar gıcırdıyor, soba hafifçe tütüyordu. Öğretmen Hasan Bey, kır saçlarıyla tahtaya yazı yazıyordu. Her tebeşir darbesinde havaya ince beyaz bir toz yayılıyordu.

Öğrencilerden biri, Elif, derin bir iç çekti. Defterine baktı, sonra öğretmenine:
“Öğretmenim, ben büyüyünce ne olacağımı bilmiyorum… Hiçbir şeyde iyi değilim.”

Sınıfta sessizlik oldu. Hasan Bey elindeki tebeşiri bıraktı, Elif’in sırasına yaklaştı. Bir süre kızın gözlerine baktı, sonra gülümsedi:
“Biliyor musun Elif, bu tahtadaki yazılar her gün siliniyor. Ama tebeşirin tozu… o hep havada kalıyor. Öğretmenler yazıları silinse de iz bırakır.”

Elif merakla sordu:
“Peki ben iz bırakabilecek miyim?”

Hasan Bey onun defterine eğildi, sayfada küçük bir şiir karaladığını gördü. Sonra yumuşak bir sesle dedi ki:
“Senin izlerin kelimeler olacak. Yazmaya devam et. Belki bir gün senin cümlelerin başkalarının yolunu aydınlatır.”

Elif’in yüzünde beliren tebessüm, sınıfın en karanlık köşesini bile ışıldattı.

O gün Elif defterinin köşesine küçük bir not düştü:
"Öğretmenim bana sadece okumayı değil, kendime inanmayı da öğretti."


Öğretmen ile ilgili Hikaye Örneği (3)

İlkokul 3-B sınıfında dersten çok kahkaha vardı. Çünkü matematik dersinde, öğretmen Ayla Hanım çocuklara bir problem vermişti:

“Çocuklar, Ahmet’in 5 elması var. 2’sini arkadaşına verirse kaç elması kalır?”

Herkes defterine yazmaya başladı. Ama arka sıradan Kerem’in sesi yükseldi:
“Öğretmenim, 3 değil!”

Ayla Hanım şaşkın bir şekilde Kerem’e baktı:
“Peki kaç?”

Kerem özgüvenle ayağa kalktı:
“Hiç kalmaz öğretmenim, çünkü ben de yanında oturuyorum. Bana da verir, biter!”

Sınıf kahkahaya boğuldu. Ayla Hanım da gülmeden duramadı. Sonra göz kırparak dedi ki:
“Demek ki senin matematiğin paylaşmaya ayarlı Kerem.”

Kerem’in yüzü gururla parladı. O gün herkes öğrendi ki bazen öğretmenlerin en güzel dersi kitapta yazmaz, sınıfta yaşanır.


Öğretmen ile ilgili Hikaye Örneği (4)

Yağmurlu bir akşamüstüydü. Şehirdeki küçük bir kafede yaşlı bir adam sessizce kahvesini yudumluyordu. Kapı açıldı, içeri aceleyle biri girdi. Pardösüsü sırılsıklam olmuştu ama gözlerindeki ışıltı her şeyi gölgede bırakıyordu.

Adam, karşısındaki masaya yaklaşıp tereddütle sordu:
“Affedersiniz… Siz Hasan Öğretmen misiniz?”

Yaşlı adam başını kaldırdı, yüzünde şaşkın bir ifade belirdi.
“Evet, benim. Ama… tanıyamadım seni evladım.”

Genç adam gülümsedi:
“Ben, Mehmet. Yıllar önce köy okulunuzda çok sessiz, hiç konuşmayan çocuk vardı ya… İşte o benim.”

Hasan Öğretmen’in gözleri doldu.
“Mehmet… Sen… Sessiz çocuk! Nasılsın? Ne yapıyorsun şimdi?”

Mehmet, heyecanla anlattı:
“Şimdi ben bir doktorum öğretmenim. Siz bana hep ‘Bir gün sen insanlara iyi geleceksin’ demiştiniz. O sözünüzü hiç unutmadım. Ne zaman yorulsam, aklıma sizin sesiniz geldi.”

Yaşlı öğretmen titreyen elleriyle kahvesini kenara itti, öğrencisinin elini tuttu:
“Biliyor musun Mehmet, öğretmenliğin en güzel tarafı budur. Yıllar sonra bile kalbine dokunduğun birini bulmak…”

Yağmurun sesi dışarıda hâlâ devam ediyordu, ama içeride iki kalp arasında sessiz bir bahar başlamıştı.

Yazıyı Paylaş