Sabır ile ilgili Hikaye Örnekleri (Kısa)
Sabır ile ilgili Hikaye Örneği (1)
Bir köyde, Hasan adında küçük bir çocuk yaşardı. Hasan çok meraklıydı, ama aynı zamanda aceleciydi. Ne bir şeyi öğrenirken sabredebilir, ne de bir şeyin olgunlaşmasını bekleyebilirdi.
Bir gün dedesi ona bahçede küçük bir fidan verdi.
— “Bunu sen dikeceksin oğlum. Her gün suyunu ver, ama unutma, sabırlı ol.” dedi.
Hasan fidanı büyük bir heyecanla toprağa dikti. Ertesi gün koşarak yanına gitti ama fidan hâlâ küçücüktü.
— “Neden büyümedin? Hemen ağaç olmanı istiyorum!” diye söylendi.
O günden sonra her sabah fidanın yanına gidiyor, “Hadi büyü artık!” diye bağırıyordu. Ama fidan inatla aynı kalıyordu.
Bir akşam dedesi, Hasan’ın üzgün hâlini gördü:
— “Evlat, sen sabır taşını hiç duydun mu?” dedi.
Hasan merakla sordu:
— “Hayır dede, nedir o?”
— “Sabır taşı, bekleyen, dayanabilen, acele etmeyen insana güç verir. O güçle taş bile sabreder. Eğer sen sabredersen, bu fidan bir gün sana gölge verecek kocaman bir ağaç olur.”
Hasan düşündü. O günden sonra acele etmeyi bıraktı. Her gün sadece suyunu verdi, toprağını havalandırdı. Aylar geçti, fidan büyümeye başladı. Yıllar sonra Hasan’ın sabrı meyvesini verdi: artık bahçede kocaman bir ağaç vardı.
Hasan gölgesinde otururken kendi kendine gülümsedi:
— “Meğer sabır, insanın en büyük kuvvetiymiş.”
Sabır ile ilgili Hikaye Örneği (2)
Eski bir şehirde, Ali adında genç bir çömlekçi çırağı vardı. Ali, ustasının yaptığı vazoları hayranlıkla izlerdi. Usta, çamuru elleriyle yoğurur, şekil verir, sonra da fırına koyardı.
Ali sabırsızdı. Her gün ustasına sorardı:
— “Usta, neden bu kadar uzun sürüyor? Ben de hemen güzel bir çömlek yapmak istiyorum!”
Ustası gülümserdi:
— “Evlat, sabır olmadan çömlek değil, sadece çatlak bir toprak parçası çıkar ortaya.”
Bir gün usta şehir dışına çıkmak zorunda kaldı. Ali, “Artık kendi çömleğimi yapabilirim!” diye düşündü. Çamuru yoğurdu, şekil verdi, ama fırının kapağını açmaya sabrı yetmedi. Çömleği erken çıkardı. Sonuç: yarısı pişmiş, çatlaklarla dolu, kullanılamaz bir çömlek…
Ustası döndüğünde durumu görünce yalnızca başını salladı:
— “Gördün mü evlat? Çömlek de insan gibi. Olgunlaşmak için ateşte sabırla beklemek zorunda.”
Ali o gün sabrı öğrendi. Çömleklerini acele etmeden yapmaya başladı. Zamanla elleri ustalaştı, sabrı kuvvetlendi ve şehrin en aranan çömlekçisi oldu.
Ve her yeni çömleğin karşısına geçtiğinde kendi kendine fısıldardı:
— “Sabır, toprağın bile altın gibi kıymetlenmesini sağlar.”
Sabır ile ilgili Hikaye Örneği (3)
Bir baharın sabahında, küçük bir bal arısı kovandan ilk kez tek başına çıktı. Çiçekten çiçeğe konuyor, ama bir türlü polen torbalarını dolduramıyordu.
— “Off, bu iş çok uzun sürüyor! Ben hemen balları kovana götürmek istiyorum!” diye homurdandı.
Diğer arılar sakinlikle çalışmaya devam ediyordu. Kovanın en yaşlı arısı, küçük arının yanına gelip dedi ki:
— “Evladım, sabır olmadan bal olmaz. Bir damla polen, bir damla sabırla birleşmezse tatlılığa dönüşemez.”
Küçük arı ikna olmadı, hızlı hızlı çiçekten topladığı polenleri kovanın içine bıraktı. Fakat dikkat etmeden yaptığı için polenlerin çoğu ziyan oldu. Günün sonunda elinde doğru dürüst hiçbir şey kalmamıştı.
Yorgun argın bir köşeye çekildi. O sırada yaşlı arının sesi yeniden duyuldu:
— “Sabır, kanatlarının gücüdür. Sabretmeyi öğrenirsen, bir gün senin topladıkların da bal olur.”
Küçük arı derin bir nefes aldı. Ertesi gün yeniden denedi ama bu defa acele etmedi. Her çiçeğin içine usulca kondu, polenleri sabırla topladı. Günlerce, haftalarca sürdürdü bu işi. Sonunda kovanda onun da katkısıyla kocaman petekler balla doldu.
Artık sabrı öğrenmişti. Kovandaki diğer arılara gülümseyerek söyledi:
— “Sabır olmadan tatlılık olmazmış. Ben bunu balın içinde buldum.”
Sabır ile ilgili Hikaye Örneği (4)
Zeynep, müziğe tutkun bir gençti. Annesinin aldığı eski bir kemanla saatlerce çalışıyordu. Ama keman çok eskiydi, telleri sık sık kopuyor, sesi de istediği gibi çıkmıyordu.
Bir gün odasında kendi kendine söylendi:
— “Ben asla başaramayacağım. Neden uğraşıyorum ki?”
Tam o sırada babası kapıdan seslendi:
— “Kızım, sabırla dokunulan her tel bir gün şarkıya dönüşür. Sen bırakma.”
Zeynep pes etmedi. Telleri tekrar tekrar taktı, notaları defalarca çalıştı. Bazen parmakları acıdı, bazen gözleri doldu. Ama sabretmeyi seçti.
Aylar geçti. Bir gün okulda sahneye çıktığında herkes hayranlıkla onu dinledi. O bozuk kemanın tellerinden sabırla işlenmiş bir melodi yükseliyordu. Konserin sonunda öğretmeni yanına gelip şöyle dedi:
— “Müziğin güzelliği sadece notalarda değil, sabrında gizli. Sen sabırla en güzel ezgiyi bulmuşsun.”
Zeynep o gün anladı ki; keman telleri gibi hayat da zaman zaman kopabilirdi. Ama sabırla yeniden bağlanırsa, ortaya yine umut dolu melodiler çıkardı.