Pişmanlık ile ilgili Hikaye Örnekleri (Kısa)
Pişmanlık ile ilgili Hikaye Örneği (1)
Ali, küçük bir kasabada yaşayan, içine kapanık bir gençti. Çocukken resim yapmayı çok severdi; kuşlar, ağaçlar, gökyüzü onun kâğıdında can bulurdu. Ancak büyüdükçe çevresinden gelen “Resimle hayat mı geçer?” sözleri kulağına ağır geldi. Defterlerini kapattı, boyalarını bir köşeye attı.
Yıllar geçti, Ali sıradan bir işte çalışmaya başladı. Her sabah aynı saatlerde kalkıyor, aynı yoldan işe gidiyor, aynı yüzlerle günü tamamlıyordu. İçinde hep bir boşluk vardı ama nedenini kendine bile söylemiyordu.
Bir gün işten dönerken yol kenarında yaralı bir kuş buldu. Titreyen kanatları, acıyla bakan gözleri Ali’nin yüreğine dokundu. Onu avuçlarının arasına alıp eve götürdü. Eski defterlerini buldu; sayfaları tozlu olsa da içinde hâlâ kuş çizimleri duruyordu. O an kalbine bir sızı saplandı: “Ben neden vazgeçtim?”
Kuşu iyileştirirken günlerce defterine yeniden çizmeye başladı. Çizgilerde çocukluğunun neşesini, renklerde hayallerini buldu. Fakat kuş iyileştiğinde gökyüzüne uçtu, Ali’nin defterinde ise sadece resimleri kaldı.
Ali o gün kendi kendine fısıldadı:
“Hayallerini ertelemek, insanın kendine ettiği en büyük pişmanlıkmış…”
Ve kalemi bir daha hiç bırakmadı.
Pişmanlık ile ilgili Hikaye Örneği (2)
Mert ve Emre, çocukluklarından beri ayrılmaz iki dosttu. Birlikte top oynar, ders çalışır, sırlarını paylaşırdı. Ama lise yıllarında küçük bir tartışma yüzünden yolları ayrıldı. İnatçılık ikisine de ağır basmıştı; kimse özür dilemedi.
Yıllar geçti, Mert üniversiteye gitti, Emre ise kasabada kaldı. İkisinin de hayatı ayrı yönlere aktı ama her ikisi de geceleri, uyumadan önce aynı soruyu kendine fısıldıyordu:
“Keşke o gün barışsaydık.”
Bir gün Mert, kasabaya geri döndüğünde eski dostunu görmek istedi. Ama içini bir korku sardı: “Ya beni affetmezse? Ya aramızda çok zaman geçtiyse?”
Cesaretini toplayıp Emre’nin dükkânına gitti. Kapıdan içeri girdiğinde, karşısında çocukluk dostunu gördü. Emre’nin masasının üzerinde eski, kırık bir saat vardı. Mert onu görünce şaşırdı, çünkü o saat yıllar önce birlikte aldıkları, “hiç bozulmasın, hep dostluğumuz gibi çalışsın” dedikleri saatti.
Mert’in gözleri doldu, dudaklarından şu sözler döküldü:
“Emre… keşke onca yıl boşa gitmeseydi.”
Emre derin bir nefes aldı, sonra saati işaret etti:
“Baksana, kırık olsa da hâlâ burada duruyor. Demek ki biz de yeniden başlayabiliriz.”
O an ikisi de pişmanlığın, dostluktan daha güçlü olamayacağını anladı.
Pişmanlık ile ilgili Hikaye Örneği (3)
Zeynep, iş hayatının yoğunluğuna kapılmış genç bir kadındı. Annesi onu sık sık arar, “Kızım, bir kahveye gel, özledim,” derdi. Zeynep ise her defasında,
“Anne, çok işim var. Hafta sonu uğrarım,” diye ertelerdi.
Bir hafta sonu geldi, diğeri geçti. Aylar boyunca aynı sözler tekrarlandı. Annesi ise her seferinde kırılmadan, sadece umutla bekledi.
Bir gün Zeynep eve geldiğinde annesinin sandalyesinin boş olduğunu gördü. Gözleri yaşlarla doldu; artık o sıcak ses, o sabırlı bekleyiş yoktu. Masanın üzerindeyse küçük bir not vardı:
“Ne zaman gelirsen, ben buradayım.”
Zeynep o an anladı ki, işlerin telaşı geçiyor ama aileyle geçirilen vakit bir daha geri gelmiyor. Sandalyeye bakarken içinden sadece tek cümle geçti:
“Keşke biraz daha vaktim olsaydı…”
Pişmanlık ile ilgili Hikaye Örneği (4)
Deniz, üniversite yıllarında gizliden gizliye Elif’i severdi. Onun kahkahası, saçlarını savuruşu, küçük bir selam verişi bile kalbini çarptırırdı. Ama duygularını hiç dile getiremedi. “Belki de yanlış anlar, belki de beni reddeder,” diye düşündü hep.
Zaman geçti, mezun oldular. Elif başka bir şehre taşındı, hayatına devam etti. Deniz ise içinde taşıdığı duyguyu koca bir yük gibi sürükledi.
Yıllar sonra sosyal medyada Elif’in düğün fotoğrafını gördü. Gözleri bir süre ekrana takılı kaldı. İçinde tek bir cümle yankılandı:
“Keşke söylemeye cesaret etseydim.”
O gece eline kâğıt kalem aldı, yıllarca içinde tuttuğu sözleri yazdı. Ama mektubu göndermedi. Çünkü artık çok geçti.
Deniz mektubu çekmecesine koyarken kendi kendine fısıldadı:
“Bazı pişmanlıklar kalbin en sessiz köşesinde yaşar.”
Pişmanlık ile ilgili Hikaye Örneği (5)
Hasan, gençliğinde tiyatrocu olmayı çok isterdi. Fakat sahneye çıkma cesareti bulamamış, arkadaşlarının “Hadi yapabilirsin!” teşviklerine rağmen hep geri adım atmıştı. Bunun yerine sıradan bir işte çalışmaya başlamış, yıllarını masabaşında geçirmişti.
Bir gün kasabaya ünlü bir tiyatro topluluğu geldi. Hasan salona girdiğinde, ışıkların altında repliklerini ezbere söyleyen oyuncuları görünce içi sızladı. Sanki yıllardır sakladığı bir parçası sahnede yaşıyordu.
Oyun bittiğinde kalabalık dağıldı, ama Hasan salondan çıkamadı. Boş sahneye doğru birkaç adım attı. Elini havaya kaldırıp kendi kendine mırıldandı:
“Ben de yapabilirdim… keşke deneseydim.”
Gözleri doldu, ama o anda içinden bir kıvılcım geçti:
“Belki hâlâ geç değil.”
O gün evine dönerken kararını verdi. Bir daha korkunun, hayallerini ertelemesine izin vermeyecekti. Çünkü cesaret edilmeyen her adım, bir ömür sürecek pişmanlığa dönüşüyordu.